Şampiyon Altay

Günler süren uykusuzluk şampiyonluk zaferiyle nihayet son buldu. Bu sabah yataktan kalktığımda hem dinlenmiş, hem de  mutluydum. Şöyle bir düşündüm sabah kahvaltımı yaparken, biz nerelerden geldik, neler yaşadık diye. 







Haksızlıkların başlangıcı 2001 yılıydı, devlet eliyle uğradık haksızlığa hem de. Diyarbakır' da finale çıkıyorduk, ama devlet şampiyonun adını çoktan koymuştu ve biz değildik hakkımız iken. Daha maç öncesi hava belliydi, Diyarbakır emniyet müdürü de teröre kurban gitmişti, şehidimize Allah rahmet eylesin. Futbolcularımızı İzmir' den uğurlarken Diyarbakır'a hepimiz dualar ediyorduk. Maçta neler mi oldu, tüm maçlar naklen yayınlanırken TRT ekranlarında bu maç yayını kesildi. Olacaklar gösterilmemeliydi ekranlardan. İzmir'li gazetecilerin makinelerine el konuldu maçtan önce. Altay soyunma odasına gaz sıkıldı, elektrikler kesildi, jeneratörler devreye girmedi. Koridorlarda futbolculara saldırıldı, dayak yedi maç öncesi Altaylı futbolcular. Hatta biraz daha ötesi silahla tehdit edildiler. Maça çıkmak istemediler federasyon tarafından tehdit edildiler, maça çıkacaksınız talimatı verildi, can korkusu içinde çıkılan maçta hakemin nasıl maç yönettiğini siz düşünün. Ardından Diyarbakır verilen kararla lige çıkartıldı, terörü bitirmek adına terör yaratarak.

Bir sonraki yıl yeni bir haksızlık geliyordu ve isimlerini yazmayacağım bazı futbolcular şikeye karışıyorlar ve Altay' ın küme düşmesini sağlıyorlardı. Adına teşvik primi diyerek hafiflettikleri ahlaksızları ile bir takımın kaderiyle oynuyorlardı ve çok keyifle anlatıyorlardı bunu. Daha sonraki yıllarda devletin o günkü yönetenleri Kasımpaşa' nın şampiyon olmasına karar verdikleri için Altay yine kaderine boyun eğiyordu, daha sonra Konya finali sonuç aynıydı. İzmirli olmak dik durmaktır her zaman. 

Bütün bu haksızlıklar ve gelemeyen başarı yüzünden mali tablo bozuluyor ve takım dibe vuruyordu, her geçen gün umutlar azalıyordu. İzmir sevdalıları, Altay sevdalıları borç batağında bu güzide kulübü ayakta tutmaya çalışıyorlardı. O günlerde emeği geçen herkes o kadar çok saygıyı hakediyor ki. İzmir cezalandırılmaya devam ediyordu bu arada. Anadolunun her şehrine stadyumlar yapılırken, tarihi Alsancak stadı yıkılıyordu. Stadı olmayan büyük İzmir kulüpleri küçük ilçe stadlarında, kilometrelerce uzakta iç saha maçı oynuyorlardı. Stadın yeri değerliydi malum, İzmirli kalktı ayağa ve planlarını bozdu. Direnemediler, tekrar stadyum yapılması kararını vermek zorunda kaldılar. Maçlarını başka statlarda oynamak zorunda kalan her Altaylı için Altay Alsancak Stadı unutulamazdı ve bunu her fırsatta gösterdi tribün emekçileri.

İnanmışlığın tükendiği günlerde Özgür Ekmekçioğlu çıktı ve başkanlığa talip oldu. Camia ileri gelenleri bu gence çok da güvenmemişlerdi ilk zamanlarda. Nerden bilebilirlerdi ki makus talihin bu genç ile değişeceğini. Önce kendi inandı, sonra takıma ve taraftara inandırdı yükselişe geçeceğimizi. En çok o inandı, sonra da herkes, en son da tüm İzmir.

Play-off' a kalmıştı Büyük Altay 3. ligde ve rakibi Çorum Belediyespordu. Belediye takımları hakkında artık yorum bile yapmak istemiyorum. Her şey o kadar malum ki ilana gerek bile duyulmuyor. Çorum' da Altay yine zulümle karşılaşıyordu. Bayrağı parçalanıyor, idari menajerine sahada ters kelepçe yapılıyor, taraftarı tartaklanıyordu. Bu kez farklıydı, İzmir' de rövanşı vardı bunun ve 90. dakikada gelen gol gözyaşlarının ağlarla buluşması oluyordu İzmir Atatürk Stadyumu' nda. Finalde bir başka köklü kulüp Kocaeli vardı. Altay çok üstün oynuyordu, ancak olmadı penaltılara kalmakmış kısmet ve Altay inancın ilk perdesini başarıyla oynamıştı. Perde kapandığında Altay Şampiyondu ve artık 2. lig takımıydı.

Gerçek yeri olmayan bu ligde de son hafta gelindiğinde ikinci sıradaydı Büyük Altay ve lider Gümüşhane ile evinde oynayacaktı. Tüm bir sezon hatta son iki sezondur yanında olan inanmış taraftar kitlesi bunun ikinci perde olduğunun bilincindeydi. Her birini heyecan ve sabırsızlık sarmıştı, en çok onlar inanıyordu şampiyonluğa. O sene de bu sene olacaktı ve Altay gerçek yerine bir adım daha yaklaşacaktı. Günlerce uyunamadı, hazırlıklar yapıldı. Başkan inanmıştı önce, sonra futbolcular, taraftar şimdi sırada İzmir' in inanması vardı. Bir hafta boyunca İzmir' e bıkmadan usanmadan anlatıldı gelecek şampiyonluğun hikayesi. Her Altaylı adeta gönüllüydü bu kampanyada. Her bulduğumuz İzmirliye, her an anlattık şampiyonlukta o yoksa bir eksik olacağımızı. Onlar da inandı İzmir' in dağlarında çiçekler açacağını Cumartesi günü. Yüce önderin adını taşıyan stadyumda tarihi bir kalabalık vardı, biletler tükenmişti. Eş, dost, akraba arayp bilet soruyordu. Bu ne büyük mutluluktu her Altaylı için.

Olası üç sonucun ikisi rakibe yaradığı için rakip oyuncular zaman geçirmek adına sürekli kendilerini yere atıyorlar ve dakikalarca kalkmıyorlardı. Hakemin duyarsızlığı ile dakikalar tükeniyor, sabır yerini endişeye bırakıyordu İzmirli için. Çorum maçını yaşayan tribün emekçileri emindi er geç o beklenen golün geleceğine. İşte o an gol sesiyle yıkılan stadyumda mutluluğun tarifsiz tablosunu yaşıyorduk. Ardından gelen goller, İzmir dağlarında çiçekler açtırmış yılların karanlığına bir güneş daha doğmuştu. Maç sonrası Alsancak' a Kordon' a ulaşma telaşımız vardı. Öyle ya semtimize misafirlerimiz gelecekti. Bayramdı artık, bayramda konuklara özen gösterilirdi.




Üstü açık bir otobüsle geldiler o günün şampiyonları, artık biz bizde değildik. Marşlarımızı söyledik ardı ardına. Hıdrellez kutlamalarına hazırlanmış meydanda kutlamaların en güzelini yaşıyordu Alsancak' ın Büyük Altay' ı. Herkes birbirine sarılıyordu, tanımak önemli değil üzerinde Altay arması olan forma giymesi yeterliydi o an sevinci paylaşmak için. Haksızlıkların doğurduğu dostlukların paydaşlarıyız biz, bu dostluğu hiç bir şey yıkamaz. Dün ikinci perde de şampiyonluk ile kapandı. Üçüncü perdeye daha çok kişi inanıyor artık, alıştırdınız bizi şampiyonluklara adını Altay dağlarından alanlar. Asma yaprağı armanla o kadar İzmir' sin ki Büyük Altay, şampiyonluk en çok sana yakışıyor.

Gümüşhane' nin cefakar seyircisi yerden kalkmayan oyuncularınız en çok size ihanet ettiler. Umarım kahve içmişsinizdir İzmir' de. Kırk yıl hatırı vardır kahvenin, bir umut daha var sizin için. Biz ise gelecek yılki mutlu kapanışını bekliyoruz artık perdenin.


Fotoğraflar Google resimlerden alınmıştır

Yorumlar

Popüler Yayınlar